29 Kasım 2008

R.E.M. İstanbul 1

03 Mayıs 2008

Marcel Khalifeh -Kaffanaho

Yine vatandaşlar rahatsız oldu!!!!

Dün, hatta önceki gün artık, 1 Mayıs'tı ve 1 Mayıs'ta yine İstanbul'da yaşayan vatandaşlar rahatsız oldular. Yine vatandaşların camları kırıldı, dükkanlarına zarar geldi. Sokakta yürüyen ve "ben suçsuzum, neden neden?" diye zırlayan vatandaş rahatsız oldu. Bir gün önce televizyonda "Biz burada kutlama istemiyoruz çünkü zarar görüyoruz" diyen vatandaş rahatsız oldu. Kimden rahatsız oldu? Kendi gibi olan ama ona göre "suçlu" olan işçiden ve onun bayramından rahatsız oldu. Gerçi o işçi ona bişey yapmadı ama o yine de işçiden rahatsız oldu. Oysa polis ona gaz yutturdu, kıçını copladı, sırılsıklam ıslattı ama o yine de işçiden rahatsız oldu.
Ne de olsa işçi devlete baş kaldıramazdı, kuzu kuzu gidip devletin gösterdiği alanda bayramını kutlamalıydı. Ama neden, provakasyon olacakmış, istihbarat varmış, canlı bomba gelebilirmiş. Peki bombaları kim attı: Polis, peki vali suç aleti olarak ne gösterdi: üç şişe molotof, bir iki tane taş, bir iki tane sapan. İşçiler ne gösterdi: Bomba. Evet, emniyetin istihbaratı doğruymuş, bomba atılacakmış. Bombayı kendileri atacağından istihbarat doğru çıktı, bu başarılarından dolayı kutluyorum ve başarılarının devamını diliyorum(!) Bir de teşekkür etmek istiyorum, işçiye işçiliğini hatırlattığı için, ne de olsa unutulmuştu, türban, laiklik tartışmalarından, sanki işçi sofrasında türban yiyor, akşam yemeği olarak da laiklik üstüne çayını içiyor. O bombalar tam zamanında atıldı, önce SSGSS ardından da çok başarılı bir zamanlama ile bombalar. SSGSS'den tek kelime etmeyen medyada bu sayede işçiden bahsetti de işçiler de arada SSGSS ile tüm haklarımız gasp edildi deme fırsatı buldular.
Ama yine de ben en çok vatandaşa üzülüyorum(!), çünkü nasıl rahatsız oldular, nasıl rahatsız oldular, pis işçiler dükkanlarını dağıttı, onlar yüzünden gaz yuttular. Ben bu ülkenin 5 - 10 sene sonrasını görebilecek miyim bilemiyorum ama o vatandaş hastane kapılarında SSGSS maddeleri yüzünden geberirken gözlerinin içine bakmak istiyorum. Çünkü bu vatandaşlara öldü demek insanlığa karşı suç işlemek olacaktır, o vatandaşlar ancak geberirler.
Bir başka beni deliye döndüren şey de "uzlaşma" denen o saçma sapan kelime. Neyin uzlaşması, kimle uzlaşma? Uzlaşılacak bişey yok ortada ve hiçbir zamanda olmadı. İşçi sınıfı haklarını söke söke, öle öle aldı ve almaya da devam edecektir. Günlük sekiz saatlik çalışma süresinin kazanılmasıda ölümle olmuştur ve bu 1 Mayıs onun yıl dönümüdür. Sendika liderlerinin asıldığı bir süreçtir kutlanan 1 Mayıs. O işçiler asıldırlar ama işçi sınıfına sekiz saat çalışma süresini bıraktırlar. Kutlanan şey kazanımdır ve bu kazanımlar işçilerin "baş" olmasına kadar sürecektir. İşçinin uzlaşması haklarının gasbına yol açar bakınız Türk-İş - hükümet uzlaşması.
Uzlaşmayı kim ister, zayıf olan taraf ama işçi sınıfı zayıf değildir, ama bugün gücünün farkında da değildir. Ama polisler sağolsun bunu hatırlatılar.

Taksime çıkılamadı ama birşey görüldü: işçi sınıfı mücadele etmek zorunda, amaç taksim değil, amaç baş olmaktır.

Inti-Illimani Quilapayún - El Aparecido

Quilapayún - El pueblo unido jamás será vencido